Beden, olağanüstü karmaşık bir sistem ile çalışır ve bu sistemin içindeki alt sistemlerin ahenkli ve birbiriyle uyumlu olması önemlidir. Tüm vücudumuzda dolaşan kan sıvısı, içindeki oksijeni hücrelere götürüp bırakır ve hücrenin beslenerek temizlenmesiyle yaşam devam eder. Hücre yeterli besin alır ve yeterince temiz kalırsa sağlıklı çalışmaya devam eder. Hücreye oksijenin taşınması kalp merkezimizden başlar. Kalp ile akciğerler birbirini tamamlayan iki önemli organdır. Hem kirli hem temiz kanın toplandığı kalp, yaşamımızın da merkezidir. Kirli kanı vücuttan toplayarak alır, akciğerlere gönderir, gelen temiz kanı da tüm vücuda dağıtır.
Kalp insanda dakikada 60-80 çarpma arasında değişen bir hızla dakikada 5-35 litre arası, günlük ise 9000 litre kanı vücuda pompalar. Günde yaklaşık 100 bin, yılda 40 milyon, tüm insan hayatı boyunca yaklaşık 2,5 milyar kere, hiç durmadan yaklaşık 8 bin ton kanı vücuda pompalar. Kalp dört odacıktan oluşan bir motordur ve odacıkların birbiri ile ilişkisi bir döngüye bağlıdır. Kalp dört adet ses çıkarır. Kalp atım hızı değişkendir. Bu hızın dalga boyu ölçülebilmiştir. Kalp atım hızı dalgası 0.10 hertz olduğunda bir denge ve uyum yakalandığı tespit edilmiştir. Bu uyum halindeyken beynin iki lobundan yayılan dalgaların aynı fazda, tek bir dalga haline geldiği ölçülmüştür. Yani beynin iki yarısının tam bir uyum içinde çalışmaya başladığı tespit edilmiştir. Beynin bu safhada haz duygusu oluşmasına sebep olan endorfini, yüksek miktarda salgıladığı belirlenmiştir.
Kalbimizin kanı pompalaması dairesel dalgalar ile gerçekleşir. Çünkü dağıttığı madde sıvıdır ve pompalama işlemi bu sıvıda dairesel etki yaratır. Dalgasal yayılan kanı, belirli düzlemsel bir yöne sevk edebilmek için damarlar bu yüzden uygun iç kapakçıklarla donatılmıştır. Atar damar ve toplar damarlarda bu kapakçıklar yer çekimine göre farklı yönlerdedir.
Kalpteki nöron hücreleri beyinle iletişim kurar ve kalbin faaliyetlerini düzenler. Kalpten beyne ve beyinden kalbe bilgi akışı gerçekleşir. Kalpten beyne gönderilen bilgi miktarı, beyinden kalbe gönderilenden daha fazladır. Kalbin nöronları nörotransmitterler ile ilişki içindedir. Kalbin, beyinle kurduğu iletişim; sinirler ile nörolojik bir iletişim, kan basıncı dalgalarıyla biyofiziksel bir iletişim, hormonlar ve nörotransmitterlerin kurduğu biyokimyasal iletişim ve elektromanyetik iletişim olmak üzere dört yoldan kurulur.
Kalpte üretilen biyoelektromanyetik alan, beynin elektromanyetik gücünden katlarca daha fazladır ve çok geniş bir alana etki etmektedir. Kalbin ritmik atımı ile üretilen kan ile ses basıncı ve elektromanyetik yayılım, vücuttaki her organ ve hücre tarafından algılanır. Dokular tarafından emilen ve yansıtılan bu manyetik alan, aynı zamanda o enerjinin yayılma sahası içinde bulunan kişiler tarafından da hissedilebilir.
Kalbin çalışması, sempatik ve parasempatik sinir sistemi ile bağlantılıdır ve transmitterler aracılığıyla duyguların kimyasını etkiler. Düşünce-Duygu-Nefes piramidi bu nedenle önemlidir. Kalp atım hızının senkronizasyonu ile nefes senkronizasyonu birbiriyle uyum içinde olmalıdır. Bu uyum, beynin çalışmasını ve duyguların kimyasını olumlu etkiler.
Kalbin dairesel dalgalar ile kanı pompalaması sırasında, nefesin ritmi, kalbin dairesel yayılımı ile senkronize olursa, bedende ahenk yaratarak, merkezinde kalbin olduğu büyük bir torus kafesi yaratır. Bu kafesin iki kutbu vardır, aşağıdaki yeryüzü ve yukarıdaki evren…
Yeryüzü kutbu, omurganın sonundaki kuyruk sokumu ile başlar. Evren kutbu ise bedenin tepe noktası ve Epifiz bezidir. Ruhun bedene bu noktadan girip, bu noktadan çıktığı ve Epifiz bezinin bilincin merkezi olduğu söylenir. Epifiz bezinin büyümesinin 1-2 yaşına kadar devam etmesi de bunu kanıtlar görünüyor.
Torus kafesinin ortasından geçen girdaba benzer boşluk alanda sıralanan enerji merkezleri vardır. Çakralar adıyla tanımlanan ve bedendeki bezlere karşılık gelen bu enerji merkezleri, kişinin Torus kafesinin şeklini, gücünü ve kalitesini etkiler. Fiziksel sağlığı ve dengeyi kuran bölgesel bezlerin her birine karşılık gelen duygu ve farkındalık seviyesi vardır. Duygu durumlarının türü, beden üzerindeki hastalıkların yerini belirler. Çakra bilgilerine erişen ve nefes ile uğraşanlar, bir kişinin duygu durumunu analiz ederek hangi organda sorun olduğunu rahatlıkla bulurlar. Ya da nefesin bedendeki yansımasını izleyerek, hangi duygularda sorun olduğunu söyleyebilirler. Enerjisel anatomi bilgisinin temel kaynağı nefestir.
Fiziksel bedenin etrafında bir enerji bedeni olduğu bilgisi binyılların bilgisidir. Bedenin etrafını saran bu enerji alanı birçok etkiye bağlı olarak her varlıkta farklı bir modeldedir. DNA ışıması, hücrenin vibrasyonları, beynin düşüncelerle yaydığı dalgalar ile sürekli değişen bu model holografik bir yapıdadır. Alçalıp yükselen elektromanyetik frekanslarla kendini belirleyen bu alan, evrenin nabzı ile uyumlu bir ilişki kurduğunda varlıksal dengeyi sağlar.
Evren modeli olarak Torus şeklini kabul edenler der ki, Evrende yol alan bir şey başladığı noktaya geri döner. Yol alabilen şeyin, ışık olabileceğini düşündüğümüzde zaman kavramı işin içine girer. Çünkü ışık, zamanın içinde yolculuk yapar. İki ucu açık boru gibi bir kanala sahip olan Torus şekli, uzay-zamanı açıklamak için de uygun bir modeldir.
Torus modelinde frekansların yayılımı sırasında oluşan karşıt dalga bantları, bazı noktalarda kesişirler. Bu kesişim noktaları arasında kalan boşluklar nedeniyle Torus modeli, kafes gibi bir yapıya sahiptir. Tüm evrenin oluşturduğu modele evrenin kozmik kafesi denilebilir. Bu kafes Torus manyetiğine sahip olarak insanın etrafında da vardır ve evrenin kozmik kafesi içinde yer alır. İnsan Torus kafesinin kesişme noktaları ile evrenin kozmik kafesinin kesişme noktaları, ortak manyetik söz konusu olduğunda birbirine bağlıdır. Konu-duygu-düşünce-bilinç-farkındalık gibi alanlardaki ortak frekanslar bu bağlanmayı oluşturur.
Uzay-Zamanı modellemek için kullanılan Torus, evren için her daim dengededir. Fakat insan söz konusu olduğunda bu dengenin her an aynı olacağını söylemek mümkün değildir. Coherence dengesi denilen frekans, öfke, stres, gerilim, mutsuzluk gibi duygu durumlarında bozulur. Bu bilgi ortaya çıktığından beri bazı doktorlar bu dengeyi korumak için EM cihazı denilen bir cihaz takarak dolaşmaya başlamışlar. Cihaz, bedenin frekansı 0.10 Hertzten uzaklaşınca sinyal verir ve kişi kendi duygu durumunu kontrol etmeye yönelir. Hatta, bazı ülkelerde GEM terapi adı verilen insan bedeninin manyetik alanını düzenleyen tedaviler uygulanmaya başlanmıştır.
Bu tedavi yönteminde insan üzerindeki manyetik alan merkezinin kalp bölgesi olduğu kabul edilir. Tedavi cihazı ile bu bölge üzerinde frekans çalışması yapılır. Bu tedavi sistemi ile ilgili Güç Katalizörü adında bir kitap yazan John Whale, bedenin önünde kalbe, sırtta ise kürek kemikleri ortasına denk gelen bölgenin, Toltek bilgeliğindeki “Birleşim Noktası” olduğunu söyler. Carlos Castaneda, yazdığı kitaplarda, insanın evrene bağlanma noktasının kalp arkasında olduğunu ve insanın ışıklı manyetik bir yumurta içinde olduğunu söyler. Bu bilgiyi binlerce yıl öncesinin gizemli Toltek Uygarlığının üstatlarından almıştır. Castaneda, birleşim noktasının manyetik bir bant noktası olduğunu ve kayması ile insanın farkındalığının başka boyutlara geçebildiğini söyler. 1960 yıllarında yazdığı kitaplardaki bilgiler, bugün bilim için ancak kısmen açıklık kazanmaya başlamıştır. Torus örüntüsünün insan etrafında var olduğunun anlaşılması, kalp elektromanyetik alanının keşfine bağlı olarak anlamlanmıştır.
Torus Kafesi ve Nefes
İnsan etrafındaki torus kafesinin, kalp-düşünce-nefes ile bağlantılı olduğu ve her birinin insan etrafındaki elektromanyetik alanı değiştirmede belirleyici olduğu bilimsel olarak kanıtlandığına göre, nefesi yöneterek bu manyetik alanın yönetilmesi mümkün müdür?
Nefesin tüm gücünü bilenlere göre, nefes ile insan etrafındaki manyetik alanın tam kapasite ile dengeli olarak devreye girmesi mümkündür. Bu manyetik alan 17 metreye kadar etki yaratacak büyüklüğe gelebilir. Çakra merkezleri torus girdabının ortasından geçer. Her bir çakra bir enerji merkezidir. Tüm çakraların dengeli ve tam güçle enerji ürettiği bir beden dengesi, kalp elektromanyetiği ile birleştiğinde, bedendeki tüm doku, hücre ve DNA’nın yarattığı titreşimler, zihnin ve bilincin ortak niyetinin emrine girer. Bu birliğine ulaşıldığında oluşacak olan enerjetik beden, evrenin kozmik kafesinin yetkilerine sahip olabilir. Çünkü bu birlik hali, evrenin nabzı ile birlikte atmayı sağlar. Evrenin frekansında titreşebilen insan, kozmik ile bütünleşir. Bu bütünleşme sırasında insanın ulaşacağı enerji, Torus örüntüsü kurallarına göre çok yüksek bir güce ulaşır. Bilinci ile kozmiğin kafesi içinde dolaşabilir, bilgi alabilir, yolculuk yapabilir. Niyeti ile kozmiğin kuantum alanı içinden herhangi bir dalgayı kendi realitesine çökertip, pek çok şeyi gerçekleştirebilir. Kadim bilgilerde bu gücün başarabilecekleri arasında başka bir boyuta geçmek olduğu da söylenir. Kabala bilgilerindeki sonsuz bedene kavuşma çalışmalarında torus ve nefes bilgileri vardır.
Nefes alışımızın farkında olmak bile bilincimizi derinleştirir. Yaşamın temel diriminin ne muhteşem bir hediye olduğunu unuturuz hayatın içinde. Onu unuttuğumuz hen an bize adeta küser ve geri çekilir yaşamdan. Zihin yapımızın sürekli düşünen, ölçen, yargılayan, hiç susmayan yanı, “Can” olarak bize eşlik eden nefesi daraltır, sıkıştırır, boğar. Yargılayan ve ölçen zihnin oluşturduğu düşünsel kimyamız, nefesimizi değiştirir ve Can’ımıza yaptığımız bu baskının farkına bile varmayız. Nefesimizi duydukça, onu ferahlıkla, şükürle, derinlikle genişlettikçe ve güçlendirdikçe bize geri döner ve hediyeler verir. Bu hediyelerin içinde neler yok ki?
Fiziksel ve ruhsal sağlık, ruhsal ve bedensel temizlik, fiziksel ve ruhsal denge, bolluk, bereket, neşe, şans, mutluluk, farkındalık, algı genişliği, inanç, bilinç, bilgelik, bütünsel bilinç farkındalığı, çözülme, gevşeme, odaklanma, özgürlük, sakinlik, dinginlik, dönüşüm, olumlu enerji, düşünce gücü, yenilenme, uyum, erk, motivasyon, azim, sabır, sıra dışı algılar, rüya farkındalığı, kozmik iletişim, ruhsal derinlik, durugörü, telepati gücü, şifacılık, ruhsal ve astral yolculuk.
Çünkü nefesin manyetik alanına girebildiğinizde varlığınıza ulaşan bilgi ve deneyimler gerçekten sınırsızdır. Bu sınırsızlığı sağlayan gücün özellikleri, varlığımızın etrafında sarılı bulunan bir küre formunda saklıdır. Bu manyetik kürenin adı TORUS’tur ve nefesi anlatmak için onun özelliklerini referans alacağımız bir formdur. Torus formunda enerji dönüşü bir kez başladı mı döngü kendi kendine devam eder.Tüm evrendeki yaşam solumasının etrafında Torus vardır. Elektrondan, atoma, Dünyadan, galaksilere kadar. Gizemli ve büyülü bu geometri, tüm özellikleriyle bedenimizin etrafında da mevcuttur.
Nefes o kadar güçlü bir tılsım taşır ki, herşeyden bağımsız olarak sizi kendi özünüze taşır. Onu arayışlarımız devam ederken pek çok bilgiden ve yoldan geçeriz. Bilgi, elbette doğru zamanda doğru kaynaktan gelir ve doğru kullanılırsa en değerli hazinedir. Bilgi zenginliğinin tüm fırsatlarıyla dolu bir hayatın içinde bile, nefes farkındalığı ile tanışınca asıl gerçek rehberinizi bulduğunuzu şaşkınlıkla görebilirsiniz. Nefesinize yönelerek yürürseniz, her bir alışınızda sizi şaşırtmaya devam edip, özgün, biricik yolunuz olabilir.
İhtiyaç duyduğumuz her bilginin ÖZ’ümüzde mevcut olduğunu, cevapların aracının da nefes olduğunu her an deneyimlemek inanılmazdır.
Nesrin Dabağlar
Nefes Koçu ve Eğitmeni
İletişim: 0539 509 23 13