Zihnin Yeniden Düzenlenmesinde Access Bars Etkisi

home

Zihin Bir Binadır

İnsan karmaşık bir varlıktır.  Zihnini bir bina gibi örerek içine girer ve kendi yaşamının hikayelerini yaşar. Bu sırada fikirleri, inançları, düşünceleri de binanın tuğlaları olarak kullanır. Binasının arsasını da hem fiziksel hem ruhsal olarak atalarından miras olarak alır. Dünyaya geldiğimiz biyolojik bedenin DNA’ larında kayıtlı olan bilgi dataları, bu arsanın konumunu, koşullarını temsil eder. Atalarımızdan bize kıraç bir toprak da, sulak bir bağ da devrolmuş olabilir. Bu mirasın koşulları, bizim anlamadığımız bir kader dairesiyle belirlenir. Bedensel ve zihinsel bilincimizle bu doğumsal kadere kadar etkimiz olmadığını düşünsek de ruh irademizin bu seçime katkıda bulunduğu söylenir tüm spritüel kaynaklarca…

Nerede kim olarak doğacağımızı dünyasal bilincimizle seçemesek de, nasıl bir kimlik yaratacağımız konusunda seçim hakkımız vardır. Bu yüzden “Ergin” olan bir kişinin karar-sorumluluk yetkisi tamamen kendisine aittir, hem dinlerde, hem hukukta…

Zihnin işlemciliği ile oluşturduğumuz bina, dünyaya açılan ve bizi koruyan evimizdir. Bu evi inşa ederken sadece kendi düşüncelerimizi kullanmayız. Biz toplumsal olarak içinde bulunduğumuz alanın düşüncelerini de devralırız. Özellikle bilinçaltı oluşurken, en yakınımızdaki anne-baba-kardeş-akrabaların düşünce ve fikirleri bizim de malzememiz olur zorunlu olarak. Yetişkin olduğumuzda, onlardaki beğenmediğimiz, eleştirdiğimiz pek çok düşünce ve davranışını kendimizde kopyaladığımızı hayretle görürüz bu yüzden. Kendimiz olana, kendimizi bulana, kendimizi kendimizden doğurana kadar, emanet aldığımız tuğlalar ile binamızı inşa ettiğimizi anlamak ciddi bir uyanmadır. Ne yazık ki, pek çok birey, devir aldığı arsanın üstüne emanet tuğlalar ile ördüğü binanın içinde tutsak olarak yaşamının son nefesini verir.

Evini Kendi Tuğlalarınla Ör

Evini Kendi Tuğlalarınla Ör

Özgürlük İçin Kendinden Doğmak

Özgürlüğün değişik şekillerde yüzlerce tanımı vardır. Bana göre özgürlük, insanın kendi kendisinden doğması koşulu gerçekleştikten sonra deneyimlenebilecek yaşam farkındalığıdır. Kendi özgür iradesiyle seçim yapabilmesi için, insanın kendi saf derinliğine ulaşabilmesi gereklidir. Emanet aldığı tuğlaları yıkıp, sadece kendisinin yaratımına ait özgün bir bina yapması ve dünyaya o binadan seslenmesi, yaşam ateşini yakacak gerçek coşku ve özgürlüktür.

İçinde yaşayadurduğumuz emanet binamızda kimi zaman, farkına varmadığımız hasarlar, yanlışlıklar, eskimişlikler, uyumsuzluklar meydana gelir. Bazen çatısı akar, musluğu tıkanır, bazen kanalizasyonu kokar, lambaları patlar, su tesisatı sızdırır, zemin kirlenir, bazen duvarlar dökülür, bazen ocak yanmaz… İlginç bir sırdır ki; bütün bunlar yaşamınızdaki bir soruna da karşılık gelmektedir. Bu sırrın farkında olanlar bilir bu yansımaları. İlginç başka bir bilgi de şudur ki; bu sıkıntılar fiziksel bedenimize de yansır, ağrılar ve hastalıklar olarak. Kendi adıma yaşadığım evde bir şey bozulduğunda, işlemediğinde, bunu bir işaret sayar hemen hayatıma ve ruhsal evime dikkatimi çevirir, inceler ve neyin farkında olmam gerektiğini düşünürüm. Önce maddi evimin arızasını giderir, sonra ruhsal evimde karşılık geldiği konuyu tamir etmeye, dönüştürmeye niyet ederim. Bu sırada bedenimde bu arızaya denk gelen beden bölgemi de nefes ile çalışarak şifalandırırım. Örneğin yıllarca para akışımın benim kontrolümde olmadığının evdeki rezervuar akıntısıyla bağlantısını farkettiğimde şaşkınlığa düşmüş ve tüm sistemi yenilemiştim. Sonuç ne mi oldu; hayatımda harika bir bereket-para akış kontrolü gerçekleşti. Yıllarca yeterince kazandığım halde çektiğim sıkıntı, hatıra olarak kaldı zihnimde.

Tamir Edilmeyen Ev Göçer

Tamir Edilmeyen Ev Göçer

İnsan Binasının Şefi Zihindir

İnsan binasının yöneticisi “Zihin”dir. Düşünceler, fikirler ile işlem yapan zihin, tüm binanın şefidir. Ve bazen evin şefinin yenilenmeye, tamir edilmeye, hatta yeni baştan programlanmaya ihtiyacı vardır. Fiziksel evimi tamir ederek, bedenimi nefes ile enerjilendirerek şifalandırırken, zihnim için ne kullanmalıyım?

Hala sırlarını tam olarak çözemediğimiz kompleks bir yapıya sahip olan beynimiz, tüm oksijenimizin yaklaşık %30 unu kullanır ve günlük yaşamın içindeki travmalar nedeniyle beynin pek çok bölgesine oksijen yeterince ulaşmaz. Ne kadar bilgece hareket ederseniz edin, yaşamın akışı hep travmatik etkiler biriktirir bedeninizde ve beyninizde… Bu etkiler yeni inanç çekirdekleri, yeni nöron yolları açar beyin haritanızda. Ve zaman içinde molalar verip bu yeni çekirdekleri gözden geçirmeniz, işe yaramayanları silmeniz, bir çoğunu rektifiye etmeniz gerekir. Yani komuta merkezinizde güncelleme yapmanız mutlak gereklidir. Beynimiz tıpkı bilgisayar gibidir. Üstelik, Dünyanın en yüksek bilgisayar işlemcisi, beynimizin işlem kapasitesinin yanından bile geçemez.

Beyin bu işlemleri, elektrik enerjisi sayesinde gerçekleştirir. Beynin işlem hacminin çok yüksek olması nedeniyle, anlık bilincimiz bu hacimin tamamını göremez. Çünkü uyanık bilincimiz, ana yazılımın sadece bir anlık arayüzüdür. Bir dosyanın tamamına ulaşıp okuyabilmek ve anlayabilmek için kendi derinliğimizde aylarca düşünme, inceleme, analiz etme süresine ihtiyaç duyarız. Bir davranış modelimizin, örneğin korkumuzun neden geliştiğini anlayabilmek için bazen yıllar geçirmemiz gerekebilir. Nasıl da gözümün önünde duruyormuş, anlayamamışım deriz bazı farkındalıklarımız sırasında. Bu yüzden bilgeliğin yolları çoğunlukla yıllar süren zahmetli yolculuklardır.

Zihin Sürekli Güncelleme İster

Zihin Sürekli Güncelleme İster

Oysa yaşadığımız çağda zamanın akışı, olayların süreci inanılmaz bir hızla gerçekleşiyor. Otuz yıl öncesinde yaşadığımız farkındalık süreçleri ile şimdinin süreçleri arasında yüksek fark mevcut. İnançlarında ve davranış kalıplarında gerekli güncellemeleri yapamayanlar hızlıca çarkın içinde eriyip gitmeye mahkum oluyor. Kırgınlıklar, kinler, üzüntüler, mutsuzluklar, fark-edemeyişler hızlıca hastalıklara neden olup bireyi tüketiyor.  Kişilik bozuklukları, manik haller, panik ataklar, derin keder, şiddetli öfkeler, kinler, derin depresyonlar olarak ruhumuzu hızlıca yaşamın coşkusundan koparan tüm haller de aslında birer ölümdür. Önce ruh ölür, sonra beden… Sevginin, huzurun, yaşam coşkusunun, özgürlük duygusunun yaşanmadığı ve eksildiği her durum ölümün parke taşlarıdır.

Zaman ve yaşam akışının içinde tıpkı bir bilgisayar gibi, güncelleme, yenilenme, dönüşme hızımızı arttırmamız zorunludur. Yaşam şeklimiz eski ve uzun süren yollar için artık uygun değildir ve yaşam; hızlıca güncelleme-dönüşüm gerçekleştirmeyeni acımadan sistem dışında bırakıyor. Çevremize bakınca, zamansız gidişlerin ve ağır hastalıkların inanılmaz artışını hep birlikte görüyoruz. Değişemeyen, güncellenmeyen, eskide tutunan zihin; kaygı, öfke, kin, kurban bilinci, çaresizlik, keder gibi kalıplarda direnmeye devam ettikçe kendini bitiriyor. Basit bilgisayar mantığı ile, silinmeyen eski dosyalar sistemi yavaşlatıp çökertiyor. Zira negatif tüm duygular birer virüs haline geliyor.

Bu virüslerin tutsağı olmamızı engelleyebilmek için zihnimizin nasıl çalıştığına bakmak gerekir. Bilinç, bilinçaltı, bilinçdışı hakkında  edindiğimiz bilgilere göre, bilinç ile verdiğimiz kararların aslında çok büyük bir kısmı bilinçaltı tarafından verilir. Bilinçaltımızın bilinçli benliğimizle çok farklı olabileceğini unutmamak bu noktada önemli bir bilgidir. Bilinçli olarak içinden çıkamadığımız pek çok tıkanıklığın altında bilinçaltındaki eski bir kayıt ve blokaj vardır. Psikanalizler ve psikoterapilerle derinliklerde yatan sebebi bulmak ve dönüştürmek yıllardır uygulanan yöntemdir ama uzun ve zahmetlidir.Bu yüzden bilinçaltını temizleyebilmek için kullanılan yöntemlerde pratikleşmek ve hız kazanmak psikolojik tedavi ile uğraşan bilimlerin hedefidir.

Akademik yollar hergün kendi içinde ilerlemeye çaba gösterirken, alternatif yollarla çok hızlıca çözümler ortaya çıkıyor. Büyük bir kısmı hipokratif tıp tarafından bilimsel bulunmasa da değişik isimlerle, enerji tanımlamalarıyla ortaya çıkan pek çok etkili yöntem var. İsimlerini tek tek söylemeden, elle tutulur olanların hepsinin beyindeki dalga frekanslarıyla oynayarak şifalandırdığını söylemek mümkün. Zira beyin dalgaları aslında yaşamanın duygu tabakalarını da açıklayan önemli bilgileri dışa vuruyor. Dört ana frekansın hangi durumu temsil ettiğini bildiğinizde, kullanılan yöntemin nasıl olup da dönüşüm sağladığını kolayca anlayabiliyorsunuz. Çünkü hastalığı yaratan gerilimin ya da zihni onaran şifanın da hangi frekansta gerçekleştiğini biliyorsunuz. Bu sırada gerçekleşen şifa aslında dışarıdan verilmiyor, bizzat beynin kendisi tarafından gerçekleştiriliyor. Beyin denen muazzam şefin kendini update etme yeteneği var, sadece ortadan kaldırılması gereken şey, bu şifanın gerçekleşmesini engelleyen duvarlardır. Zihnin artık işe yaramayan ve negatiflik üreten kalıplarının yıkılmasına yardım etmek, şifanın gerçekleşmesini sağlar.

Freud'un Bilinçaltı Teorisi

Freud’un Bilinçaltı Teorisi

Şifaya engel olan duvar, klasik bir doğrusal kalıp olabilir. Boşanmak kötü bir şeydir, önce yakınlarımı düşünmeliyim, evimi satmamam gerek, fedakar olmalıyım, fazla para şımartır, istemek ayıptır, duygularımı söylersem değerim düşer, bunu yaparsam elalem ne der gibi gibi pek çok kalıba göre davranıp kendimizi feda etmeyi bilerek ya da bilmeyerek gerçekleştiririz. Aslında sorun kalıpların kendisinde değildir, sorun bir kalıbı ne zaman terketmemiz gerektiğini bilmemektir. Değişilmesi gereken zamanda değişmeyi kabul etmemek ve direnmektir. Bu nedenle hangi düşünce ve inanç kalıbının negatif ya da pozitif olduğundan çok kendimiz için o kalıbın fayda-zarar ölçüsünü zaman içinde takip etmek önemlidir. Bir yıl önce boşanmak için kötü bir zamandır da bu yıl boşanmayı seçmek en mükemmel seçim olabilir. An bilinci ve an faydası esas olmalıdır. Bu yüzden Toltek’in dört anlaşmasından dördüncüyü çok severim: Her an kendin için en mükemmel olanı yap! Mesajın içindeki gizli mesaj şudur; düşün, her an, tekrar tekrar düşün, eski düşüncen sen değilsin artık… Dünkü sen, sen değilsin… Direnen ve bırakmayan, dünü yaşayan zihin, hasta olmaya mahkumdur, çünkü artık dışarıda çok hızlı değişen bir dünya var. Uyum sağlamazsan ölürsün! Acımasız gerçek, ama gerçek…

Sıradışı yöntemler içinde son yılların aktif bir yöntemi de Access Bars’dır. Uygulayıcının parmakları, baş üzerindeki enerji noktalarındaki elektrik enerjisini boşaltarak, düşünce ve duygu kalıplarını temizlemeye yardımcı olur. Şifa, zaman, beden ve yapı, istekler ve hayaller, sağlık, farkındalık, yaratıcılık, güç, tezahür ettirme, neşe, hüzün, iyilik, şükür, huzur, yaşlanma, cinsellik, para, kontrol gibi konulardaki düşünce, fikir, inanç, yargı, bakış açısı ve kalıplar, tıpkı bilgisayarda dosya silmek gibi bir mantıkla deşarj ediliyor. Bir dosyayı silerken emin misiniz diye kişiden de onay alıyor.

Access Bars Noktaları

Access Bars Noktaları

Kafada tespit edilen 32 enerjetik nokta üzerinde simetrik olarak yerleştirilen parmaklar aracılığıyla zihindeki kalıplar önce çöp kutusuna atılıyor. Seansların devamı ile de çöp kutusunun tamamen boşalması sağlandığında gerçekten ciddi dönüşümler yaşanabiliyor. Bu sırada gerçekleşen dönüşüm, aslında geçmişin hipnozundan kurtulmaktan başka bir şey değildir. Derinlere gömdüğünüz eski şeyleri deşip, içinden çıkılmaz yıkılmalar, hortlamalar yaşamak yerine hızlıca çöp kutusuna göndermeyi seçmek istiyorsanız Access Bars’ı mutlaka denemelisiniz. Özellikle taciz, cinsellik sorunları, ölüm travmaları, derin tabular, sıradışı istekler gibi deşmeye ya da dillendirmeyi kabul etmediğimiz bilinçaltı alanlarının yüzeye çıkması ile sürecin yönetilmesi çok zor ve uzun süreçli olabiliyor. Access Bars özellikle bu durumlarda kullanılması uygun bir yöntemdir. Access Bars sadece işlemsel bir uygulama değil, aynı zamanda bilincin pozitif kullanımıyla ilgili düşünsel yaklaşıma da sahiptir. Hayatın sonsuz olasılıklar içerdiğini, kilitlenmiş gibi görünen her durumda mutlaka bir çıkış olduğunu, hayatın yeterince bolluk, şans, mutluluk içerdiğini, bilincimizi pozitif inançlar için değiştirdiğimizde bu ögelerin mutlaka hayatımıza gireceğini, bedenimizi, beynimizi, zihnimizi bize ait olmayan herşeyden temizlediğimizde, varlığımızın şifa için gerekli güncellemeleri yapıp, saf olan özüne döneceğini, yaşamın herşeyden değerli olduğunu, hayatı düşünce ve inanç kalıplarımızla yarattığımızı, bu yüzden zihnimizi pozitif olanlarda tutmamız gerektiğini, insanın kendisini ve dünyasını muhteşem kılabileceğini, şifa için sevginin tek gerçek enerji olduğunu söyler.

Sözümüzü bir Access kalıbıyla bitirelim… Bilinç olarak değişim ve dönüşümün, sevgiyle ve barışla  hızlıca gerçekleşmesi için tüm dünyada neler mümkün, bunun gerçekleşmesi için hangi bilinç olabilirim?

Nesrin Dabağlar

İletişim: 05395092313

Nefes Akademisi