İlişkilerde Enerji Savaşı

Doğduğumuzda bir C harfi gibiyiz. Bu bizim kendi kendimize oluşturduğumuz yanlış ikiciliğimizin sonucudur aslında. Hedefimiz kendimizi tamamlamak ve O olmaktır ve ilk kaynak olarak çevremizdekileri seçeriz. Anne ya da babamızın varlığıyla C’nin diğer tarafını bütünlediğimizi sanırız. Sonra da ilişkilerimizde yaparız bunu. Kendi dışımızdaki diğer yarımızı bulduğumuzu sanırken aslında, kendi yarısını arayan başka bir yarımla bütünleşiriz. Bu bütünleşme gerçek bütünleşme olmadığı için bir gün kopmaya mahkûmdur. Kendimizi, kendimizle bütünlemeden yola çıkmanın sonucudur bu.

Farkındalığımız hep dışarıya odaklı olduğundan yetişkin sayılmasına rağmen pek çok insan kendi dairesini tamamlayamamıştır henüz. Bu aşamada yaşanan bütün aşk ilişkileri de bizi tamamlamaktan uzak, tüketici ilişkilerdir ve iki birey arasında bitmeyen enerji savaşı vardır.

Aşk meydana geldiğinde, iki kişi birbirlerine enerjilerini verirler. Bu durum ilk zamanlar neşe ve mutluluk verir. Ne yazık ki bu mutluluk duygusunun diğer bir insandan geleceğini umdukları için insanlar, evrenden gelen enerjiyle bağlantılarını keserler. Oysa bu bir enerji sorunu doğurur. Çünkü kişilerin kendi enerjileri bir süre sonra tükenir. İlişki kendi kendisini tüketmeye başlar ve kişiler birbirlerini aşırı derecede sahiplenerek, kontrol etmeye çalışırlar.

Birbirlerini kontrol etmeye çalışan kişiler, geleneksel güç mücadelesinin kısır döngüsüne düşerler. Bazen bir taraf diğerinin enerjisini çeker, bazen tersi söz konusu olur. Dünyasal olarak ortada görünen bir birliktelik vardır ama gerçekte bu iki insan arasında enerji dünyasında bir savaş vardır. Görünmeyen bu enerji savaşı, ilişkiyi yıpratmaya devam eder. Bu kısır döngünün içindeki her iki birey de kendi gelişiminin önünü tıkamış durumdadır.

Aştaki bu enerji rekabeti yüzünden kendi ilerlememizi sağlayamaz ve kendi karşıt cins yanımızla bütünleşemeyiz. Kendi içimizdeki öz eril-dişil enerji dengesini oluşturmak gibi varlıksal bir amacımız vardır. Çoğu insan bunu bilmez ve farkında değildir. Karşı cinse aşırı bağlı olmamızın sebebi, karşıt cinsin enerjisini elde etmek istememizdir. Hâlbuki kendi istencimizden aldığımız enerjinin hem dişi hem eril yönü vardır ve tamamlanması gereken akış buradandır.

Evrenin enerjisiyle kendi içimizde olgunlaşmadan, başka bir insandan beslenmeyi seçersek, evrensel kaynağın akışını yavaşlatır, hatta durdururuz. Aşkta acıların yaşanmasının gerçek sebebi, iki insan arasında paylaşılamayan yaşam enerjisidir…

Nesrin Dabağlar